ZeroBuild Summit’23 4. Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Zirvesi sona erdi
ZeroBuild Summit’23 4. Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Zirvesi, dördüncü günündeki kapanış oturumu ile son buldu. Yoğun katılım ile gerçekleşen etkinliğin kapanış oturumunda zirvenin çıktıları masaya yatırıldı. Ülkemizde büyük bir yeniden yapılanma süreci olduğuna ve artık doğru adımlar atılması gerektiğine dikkat çeken Enerji Verimliliği ve Yönetimi Derneği (EYODER) Başkanı Onur Ünlü, “Şu anda Türkiye’de ülke nüfusunun %13’ünü kapsayacak kadar bir bölgede yeniden inşa çalışmaları başladı. Bu binaları yeniden yaparken verimsiz olacakları şekilde inşa edecek lüksümüz veya bahanemiz yok” cümleleriyle yapı dönüşümünde verimliliğin ne kadar kritik olduğunun altını çizdi.
ZeroBuild Summit’23 4. Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Zirvesi sona erdi. Kapanış oturumunda, ZeroBuild Summit Direktörü Doç. Dr. Gamze Karanfil Kaçmaz, Mühendisler ve Mimarlar Kadın Derneği (MUKAD) Başkanı Züleyha Özcan, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) Genel Sekreteri Engin Işıltan, İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi Elif Ersoy, Enerji Verimliliği ve Yönetimi Derneği (EYODER) Başkanı Onur Ünlü, Yeşil Yakalı Kadınlar Derneği (YEYKAD) Yönetim Kurulu Üyesi Cemre Uçar ve Isı, Su, Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği (İZODER) Genel Sekreteri Timur Diz konuşmacı olarak yer aldı.
ZeroBuild Summit Direktörü Doç. Dr. Gamze Karanfil Kaçmaz, “Şubat ayında yaşadığımız deprem felaketinin ardından, afetlerden sonra insanlara güvenli ve konforlu barınma alanları sağlayabilecek yapı konseptinin Sıfır Enerji Bina (SEB) olduğunu bu zirvede bir kez daha anladık. Yapı sektörünün gündemine oturan yeniden yapılanmanın, kendi enerjisini şebekeden bağımsız olarak kendisi üretme potansiyeline sahip Sıfır Enerji Bina’larla yapılmasının önemini ön plana çıkarttık. Umarız ki, seneye sizlerin karşısına ülkemizden daha fazla SEB örneğiyle çıkacağız” sözleriyle zirveyi özetledi.
“Yapı sektörü yapısal değişiklikler ve yaptırımlarla daha profesyonel bir noktaya ulaştırılmalı”
Farklı alanlardan mühendisler, oda yetkilileri, üniversiteler, sektör profesyonelleri, STK’lar, dernekler gibi değişik grupların birlikte çalışmalar yapmaları gerektiğine değinen Mühendisler ve Mimarlar Kadın Derneği (MUKAD) Başkanı Züleyha Özcan, “Hepimize çok önemli görevlerin düştüğüne inanıyorum. Üyelerimiz arasında da farklı disiplinlerden çok önemli uzmanlar var. Bu uzmanların iş birliğiyle çalışmalar yapması, sesimizin daha gür çıkması gerekiyor” dedi. Özcan, “Mevcut tespit ve önerilerin kararlılıkla uygulanması ve içinde bulunduğumuz yapı sektörünün daha profesyonel bir hale getirilmesi için yeni yaptırım ve sorumluluklar ile ilerlemeliyiz” diyerek hem arz hem talep tarafının bilinçlenmesi ve doğru tercihler konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Tüm gözleri yapı sektörüne çeviren deprem sonrasında, MUKAD olarak bir deprem ve afet komitesi oluşturduklarını dile getiren Özcan, “Ankara Kent Konseyi ile önümüzdeki aylarda bir deprem zirvesi gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Yapı fonksiyonlarının nasıl çalışacağını, mesleki sorumlulukların ve mühendislik tanımlarının nasıl olması gerektiği üzerine düşündük. Komiteler kurabilecek, odalarla görüşerek bir çalışmaları varsa dahil olmak istediğimizi dile getirdik. Başkent Üniversitesi ile ortak çalışmalar yaptık. Ayrıca STK’ların da bir araya gelmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çok değerli bulduğumuz bu tür çalışmalara bizler de öncülük edebiliriz. Yapı sektöründeki iyileştirmelerin istikrarlı, sürdürülebilir bir şekilde devam etmesi için bütün kapılara gitmemiz gerektiğini düşünüyorum. MUKAD olarak bunu yapmaya devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ‘Net Zero City Projesi’ kapsamında sıfır enerjili şehir alanları kuracağız”
Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) Genel Sekreteri Engin Işıltan, konuşmasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile beraber, Avrupa Birliği’ne bağlı olarak gerçekleştirecekleri Net Zero City Projesi’ni hayata geçirdiklerini dile getirerek projeyi şöyle anlattı: “İstanbul’da bir pilot bölgede sıfır enerjili bir şehir alanı kurmak için yeşil bina sistemleri kurulacak. Bu konularda terim olarak ne dersek diyelim; ana çatı hep yeşil bina sistemleridir çünkü bunun içinde yaşam döngü analizleri gibi pek çok faktörün dikkate alındığı tam bir sistem vardır.”
Bundan sonra yapılacak her binanın yeşil bina sistemine uygun yapılması ve deprem yönetmeliklerine uyumların tam olarak raporlanması gerektiğini belirten Işıltan, konuşmasında farklı sertifikasyon sistemlerinden de bahsetti. Sertifikasyonlarla ilgili olarak; bölge mimarlarının kendi bölgelerinin ihtiyaçlarıyla ilgili bakış açılarının çok kıymetli olduğunun altını çizerek bu nedenle yerel sertifikaların da çok değerli olduğunu söyledi. Bu bağlamda sertifika almanın da aslında şart olmadığını, dolayısıyla vatandaşlar tarafından bu sertifikaların bir külfet olarak görülmemesi gerektiğini dile getiren Işıltan, önemli olanın sistemi uygulamak olduğunu hatırlattı.
“Şantiyelerde şantiye şefleri görev olarak değil sadece isim olarak var, şantiyeler sahipsiz”
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi Elif Ersoy, konuşmasında deprem sonrası bölgeye yönelik gönüllü organizasyonlar oluşturarak hasat tespit çalışmaları yaptıklarını, sonuçlarını ise deprem paneli ile kamuoyuyla paylaştıklarını dile getirerek gözlemlerini şöyle aktardı: “Maalesef 1999 yılında yaşadığımız depremdeki hataların tekrarlandığını, daha önce hiç karşılaşmadığımız hataların yapıldığını gördük. Bu yanlışları aşmak için panel ve sempozyumların düzenlenmesi çok önemli.”
Ersoy’un konuşmasının bir başka ana başlığı ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen hızlı tarama çalışmaları oldu. Ersoy, vatandaşların binalarının riskli olarak tespit edildiği takdirde ne yapacaklarını bilmediklerini, bu nedenle konuyla ilgili bir kitapçık hazırladıklarını dile getirerek; “Hızlı tarama envanterlerini İBB çıkartıyor, biz de onlara teknik destek veriyoruz. İstanbul’da kentsel dönüşüm bazı yerlerde halen çok yavaş, hızlandırılmalı. Kentsel dönüşüme giren yerlerde ise; deprem riski taraması ardından riskli bina tespiti yapıldıktan sonra ileri inceleme aşamasının da bulunduğu ne yazık ki vatandaşlar tarafından bilinmiyor. İnsanlar sadece ön değerlendirme raporuyla güçlendirme veya yıkım kararı alınacağını zannediyorlar. Halbuki ileri inceleme ile performans analizi yapılması gerekiyor. Bu ileri incelemenin nasıl ve kimler tarafından yapılacağına ve bu aşamanın da sonrasında bina sahiplerinin hangi yolu izleyeceklerine karar verilebilmesi için bir bilgilendirme içerikleri hazırladık” dedi.
Ersoy, inşaat mühendisleri olarak binalardaki sorunların henüz uygulama aşamasında görüldüğünün altını çizerek bu sorunların önlenmesi için sahada çalışan işçilere ve ustalara eğitim verilmesi gerektiğini ifade etti. Şantiyelerde operasyonel sorunlar olduğunu da belirten Ersoy, “Maalesef hiçbir mesleği olmayan insanlar inşaatlarda çalışıyor, bunun çok önemli bir uzmanlık alanı olduğu göz ardı ediliyor. Son afetten önce de dile getirdiğimiz gibi görüyoruz ki, şantiyelerde şantiye şefi yok, görev olarak değil sadece isim olarak varlar, şantiyelerimiz sahipsiz. İnşaatlar, ustalar ve kalfalara bırakılmış durumda. Bu nedenle operasyonel süreç iyi denetlenmeli ve sertifikalı eğitimler düzenlenmeli” diyerek sorunun temelini ortaya koydu.
“İklim değişikliği sadece ekolojik değil önemli ekonomik sorunlara da neden oluyor”
Enerji Verimliliği ve Yönetimi Derneği (EYODER) Başkanı Onur Ünlü, “Oyunun kuralları değil, kendisi değişiyor; buradaki oyun dediğimiz hayatın ta kendisi. Artık suçlu aramak yerine doğru işleri hemen yapmamız gerek. Üretim ve tüketim alışkanlıklarının tamamen değiştiği günümüzde, Türkiye olarak yeşil dönüşümden önce maalesef zihniyet dönüşümüne ihtiyacımız var. Yatırımcıların sorumluluğu büyük çünkü onlar neyi istiyorlarsa mimarlar, mühendisler isteneni teslim ediyorlar. Eğer bunu değiştiremezsek yıllarca bu konularda eyleme geçemez, sadece konuşmakla kalırız” açıklamasında bulundu.
“Dünyada kentsel dönüşüm iki fazlı ilerliyor; birincisi yeşil ikincisi dijital dönüşüm. Bu değişimin görünür nedeni sanayimizin daha az emisyon salınımına neden olması. Bunu istememizin temel nedeni ise karşı karşıya olduğumuz iklim değişikliği sorunu. İklim değişikliği nasıl bir felakete yol açıyor? Örneğin geçen sene ülkemizde de yaşanan vahşi orman yangınları, aşırı ısı artışları görüyoruz. Küresel ısınmayı şu anda 1,5 derece ısı artışında durdurmaya çalışıyoruz. Böyle bir artışta aynı yangınların yeniden olma olasılığı % 38. Artış 3 dereceye çıktığında ise bu olasılık % 90 olacaktır” dedi. İklim değişikliğinin sadece ekolojik değil ekonomik olarak da önemli sorunları beraberinde getirdiğini belirten Ünlü, küresel ısınmayı 1,5 derecede durdurursak tüm dünyada % 4 ekonomik daralma yaşanacağını, 2 derecede ise oranın % 11’e çıkacağını belirtti. Ekonomik daralmaların beraberinde savaşlara kadar giden sorunlar getirdiğini de hatırlatan Ünlü, “Küresel ısınmaya dur demek bu açıdan da önemli. Akıllı ve hızlı davranmalıyız” dedi.
Ünlü, konuşmasında finansal değerlere yer vererek; “Geçen sene enerji kaynaklı ticaret açığımız 109 milyar dolardı. Toplam ticaret açığımız ise 113 milyar dolar. Dolayısıyla dış ticaret açığının büyük bir kısmı enerji kaynaklarından geliyor. Enerjimizi yaklaşık % 75 oranda ithal ettiğimiz için geçen sene 150 milyar dolarlık enerji tüketimi yaptık. Derlediğimiz rakamlar gösteriyor ki; sanayide, konutlarda, şehirleşmede, tarımda enerjide dışa bağımlılığı önlersek ortalama 45 milyar dolar dış ticaret tasarrufu potansiyeli var. Uluslararası tedarik zincirlerdeki pazar zincirleri, eko-inovasyonlar gibi faktörlerdeki potansiyelleri de eklediğimizde ülkenin toplam kazancı 90 milyar dolar olabilir” dedi.
Depremden sonra Türkiye’nin çok büyük bir bölümü için yeniden yapılanma sürecinin hızlı bir şekilde başladığına ve bunun çok iyi değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapan Ünlü, “Şu anda Türkiye’de ülke nüfusunun %13’ünü kapsayacak kadar bir bölgede yeniden inşa çalışmaları başladı. Bu binaları yeniden yaparken verimsiz olacakları şekilde inşa edecek lüksümüz veya bahanemiz yok” dedi. Bu noktada yatırımcıya da fırsat tanımak gerektiğini belirterek finans sektörünün yatırımcıya daha dijital ve sıfır enerji binalar üretmesi durumunda finansal destekler sunduğunu, bu şekilde maliyetlerin aslında göz korkutmaması gerektiğinin aktarılmasının önemine dikkat çekti.
“Doğru proje yönetimi için insanlar arası iletişim, koordinasyon çok önemli, buna bir standart getirilmeli”
Yeşil Yakalı Kadınlar Derneği (YEYKAD) Yönetim Kurulu Üyesi Cemre Uçar, konuşmasında teknik yeterliliklerin yanı sıra, sosyal becerilerin de koordinasyon kurma açısından çok önemli olduğunun altını çizerek, “Dernek olarak kadınlar hem işin teknik kısmında hem de teknik olmayan kısımlarında varlar ve var olmalılar diyoruz. Deprem sonrası kurduğumuz koordinasyon ekibimizin deprem bölgesine yönelik gözlemlerine göre; önce insan diyerek insanlar arası iletişim, koordinasyon, kültür ve bilinç yaratmanın önemini atlamamalıyız. Bu alanlardaki standartları hem kendi aramızda belirlemeli hem de kurumlara aşılamalıyız. Proje yönetiminin doğru uygulanması çok mühim” dedi.
YEVKAD’ın yazdığı projeyle STK’larla bir araya geldiğini dile getiren Uçar, “Deprem saha ziyaretlerimizde kurumların gerçek eksikliklerini gördük. Güç yetenekleri olarak da adlandırılan sosyal becerilere dair insan odaklı çalışmalar yapmak, kurumların bu bağlamda şeffaf olmasını sağlamak gerekiyor” diyerek proje yönetimi standartlarını sadece teknik açıdan değil, operasyonel süreçteki iş birliği açısından da ele almak gerektiğini sözlerine ekledi.
“Avrupa Birliği, enerji verimliliğinde bizden 4 kat daha iyi durumda”
Isı, Su, Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği (İZODER) Genel Sekreteri Timur Diz, öncelikle Türkiye’nin enerji verimliliği anlamında 2000 yılından beri aynı yerde olduğunu üzüntüyle belirterek şunları dile getirdi: “Bizim aksimize, Avrupa yıllar öncekine göre aynı yerde değil. Avrupa yenilenebilir enerjide 1990 senesine göre karbon seviyesinde % 20 azalma yaşadı. Şu an % 32,5 enerji verimlilikleri var. 2050 yılı karbon nötr hedefleri kapsamında enerji limitlerini azaltmaya devam ederek sürekli iyileştirmeler, güncellemeler yapıyorlar. 2019’dan beri tüm yeni kamu binaları sıfır enerji konseptinde yapılıyor. Biz nSEB (Neredeyse Sıfır Enerji Bina) tanımını daha 2022’de yaptık. AB ise bu konuyu 2010’da ilk kez gündeme getirip 2014-2015 yıllarında resmileştirdi.”
Ayrıca enerji tüketimimizin Türkiye’de 135, 150 KW oranlarında olduğunu, gelişmiş ülkelerde ise bunun 30 veya maksimum 50 KW şeklinde görüldüğünü söyleyen Diz, “İsveç gibi soğuk bir ülkede yaşayan bir vatandaş bile buradaki insanlardan daha az yakıt faturası ödüyor. Avrupa Birliği bu konularda bizden yaklaşık 4 kat daha ileri. Ülke olarak çok hızlı hareket etmeli, gidişatımızı tümden değiştirmeliyiz” dedi.